İMAMIN DUYGULANDIRAN FEDAKARLIĞI
‘’Kainatta tesadüfe tesadüf edilmez’’ der filozof Sokrates. Diğer bir deyişle hiçbir şey tesadüf eseri değildir. Benim kendisiyle o gün orada karşılaşmam da bu mukabilden olsa gerek, bilinmesi murad edilmiş bir gerçeğin ortaya çıkması adına.
Belediye Spor ve Kamp merkezinin önünde karşılaşıyoruz. Ayaküstü kısa bir selamlaşmanın ardından ‘’Burada kalıyorum’’ diyerek uzaklaşıyor aracına binip. Daha fazla konuşamıyoruz. Belli ki acelesi var.
Kamp merkezinin müdürü Özay Gürsoy ile görüşmek için o gün oradayım. Sonra öğreniyorum ki kendi oturduğu evini depremzede bir aileye verdiği için burada kalıyormuş. Yapılan fedakarlık etkileyici ve benim için güzel bir haber. Daha önceden bilgim olmadığı için hayıflanıyorum.
Yazının kahramanı olan Mustafa Demirel’den bahsediyorum. 12 yıldır Kahramankazan’da imam hatip olarak görev yapıyor. Şu anki görev yeri mezun olduğu Fuat Erkmen İmam Hatip Lisesi’nin bahçesindeki Rıza Çöllü Cami.
İlçe Müftülüğünün görevlendirmesi üzerine Hatay’daki yardım çalışmalarına katılıyor Mustafa Demirel, Müftülük personeli diğer gönüllülerle birlikte. Döndükten sonra ailenin rahatsız olmaması için evine gitmeyerek Belediyeye ait Eğitim Spor ve Kamp Merkezinde kalmaya başlamış.
Demirel Hatay’a giderken evinin anahtarını Belediyenin ilçeye gelen depremzede ailelerin barınma ihtiyacını karşılamak için başlattığı ‘’evim evindir’’ kampanyasına katılmak için belediyeye teslim ediyor.
Kendisi Hatay’da iken belediye, Adıyaman’da depreme yakalanan ve evleri hasar gören 6 kişilik Köylü ailesini yerleştiriyor. Belediyenin projesi Mustafa hocanın bağışıyla hayat buluyor, ete kemiğe bürünüyor adeta.
Hiçbir iyilik cezasız kalmaz (!)
Sonradan öğreniyorum ki Mustafa hoca Hatay görevi dönüşü kalacak yeri olmadığından kendi evi gibi gördüğü okulun pansiyonunda kalmak istiyor. Bu isteğini dile getirdiğinde önce kabul ediliyor ve 1 hafta kadar 100 yataklı pansiyonun çoğu boş olan bir odasında kalıyor. Ancak iddiaya göre sonra yukarıda kullandığım başlığı onaylarcasına kendisinin pansiyonda kalmasının kanunen yasak olduğuna dair gerekçeler öne sürülerek odayı boşaltması isteniyor. Bunun üzerine haberdar edilmesinin ardından Belediye Başkan Yardımcısı Osman Doğan’ın girişimiyle Belediye Spor ve Kamp Merkezinde misafir ediliyor.
Kendisi için küçük, insanlık için büyük bir adım
Konuya vakıf olduktan sonra Mustafa hoca ile görüştüğümde, kendisine bu konuda haber yapmak istediğimi söyledim. Ancak olanca mütevaziliği ve mahcubiyetiyle bunun pek de abartılacak bir yanı olmadığını düşündüğünden biraz gönülsüz. Kendisi için küçük, ama insanlık için büyük bir adım bu yaptığı. Nihayet bir şekilde ikna ediyorum.
“Hepimiz öldük. Kimimiz geziyor, kimimiz gömüldük” cümlesi ile özetliyor hissiyatını ve devam ediyor imam hatip olarak 19. yılını dolduran Mustafa Demirel.
“Tek gayem dualarda yer bulabilmek”
Ben meslek yaşamım boyunca insanlara hep iyiyi, güzeli, yardımseverliği, fedakarlığı, kısaca Allah’ın emirlerini peygamberimizin sünnetini anlattım. Asrın felaketinin yaralarını sarmak için herkes karınca misali bir şeyler yapmanın gayretindeyken ben boş duramazdım Şimdi düşünüyorum da iyi ki evimi o aileye vermişim.
“Bunu bir fırsat olarak gördüm”
Düşündüm ki elle tutulur bir ibadetimiz yok. Belki küçük bir çocuğun mutluluk gözyaşları hürmetine Allah bizim yöremizdeki olası bir afeti önler. Bir de ahirette benim amelim beni kurtarmayacak bunun farkındayım. Belki bir müslüman kardeşimizin duası hürmetine Allah belki bizim de ahirette elimizden tutuverir. Tek gayemiz bu. Bunu bir fırsat olarak gördüm. Aynı şey bizim başımıza gelse biz ne yapardık, nereye sığınırdık diye düşündüm ve böyle bir karar aldım. Diyerek yanıtlıyor sorularımı.
“Herkes bir imtihan halinde”
Herkesin bir çeşit imtihan halinde olduğuna vurgu yapan Demirel, ‘’Kimi verdikleriyle, kimi aldıklarıyla, kimi de yaşadıklarıyla. Mademki mülkün sahibi Allah. Bugün biz de gönlümüzü, evimizi, hanemizi kardeşlerimiz için açmaya hazırız dedik. Hayırlı bir misafir için dua etmiştim Allah da gönderdi.’’ Diyor olanca samimiyetiyle.
Aileyi evinde ziyaret ediyorum
Depremzede aile adına görüştüğüm 61 yaşındaki 42 yıllık ayakkabı imalatçısı baba Halit Köylü de Adıyaman’ın Kahta İlçesinde depreme yakalandıklarını ve evlerinin hasar gördüğünü anlatıyor.
“O günü asla unutmayacağım”
Sabah hava aydınlandığında gördüğü manzarayı asla unutamayacağını, kendisini en çok etkileyen şeyin ise sabah akşam dükkanına uğrayıp hal hatır soran, selam veren çocukların ölümü olduğunu, onlar için gözyaşı döktüğünü anlatıyor bize.
“Ailesini bırakıp deprem bölgesine gidiyor”
Depremin 12. günü Kahramankazan’a geldiklerini anlatan Halit Köylü, ‘’Eşim, çocuklarım, damadım ve torunumla geldik buraya. Bize tahsis edilen eve yerleştikten sonra ben damadım Burak ile deprem bölgesine Adıyaman’a döndük. Oradaki insanların bize ihtiyacı vardı diyor ve ekliyor, kaldığımız 2 aylık süre içerisinde resmi ve özel yardım kuruluşlarında gönüllü olarak çalıştık.
“Sen ölürsen ben kimin yemeğini yiyeceğim”
Tabii gurur duyduğum şeyler de oldu diyor ve devam ediyor sözlerine Halit Köylü. Benim yaşım 61. Hayatım boyunca bu 2 ay içerisinde yaşadığım duyguları yaşamadım. Depremden iki gün önce eşimle konuşurken dedim ‘’Sen ölürsen ben kimin yemeğini yiyeceğim’’ Çünkü ben komşuların getirdiği veya lokantalarda kolay kolay yemek yemem. Depremden sonra sahada iken resmi ve özel hayır kurumlarının yaptığı yemekler bize ne kadar da çok lezzetli geliyordu. Önümüze ne gelirse onu yiyoruz. Ne yağını soruyoruz, ne tuzunu, ne biberini, ne de bunu kim hangi kapta nasıl yaptı diye. Daha olsa yeriz diyoruz. İnsanoğlu her şeye alışıyor, çadırda yatmaya da, arabada da yatmaya da.
“Dükkanını kapatıp bana yolu gösterdi”
Yaklaşık 2 aydır buradayız. Allah, Kahramankazan halkından razı olsun, nereye gittiysek, kiminle karşılaştıysak bir yakınlık, yardımseverlik gördük. Buraya geldiğimiz ilk günlerde sokağı karıştırmışım. Yakındaki bir market sahibine sordum. Tarif etmesi yeterliydi. Ama o ısrarla dükkanını kapattı ve benimle birlikte sokağa kadar geldi. ‘’Adıyaman’dan gelmişsiniz buraya misafirsiniz illaki seni götüreceğim. Benim telefonumu al markete de beklerim neye ihtiyacınız varsa. Gelmezsen üzülürüm. Dedi. Bunlar tabii insanı gururlandırıyor, teselli ediyor, bir nebze de olsa acılarını unutturuyor. Bize destek veren herkese, özellikle de bize evini açan Mustafa hocama teşekkür ediyorum. Kendi yaşadığı evini bize tahsis etti. ” diyerek şükranlarını dile getiriyor.
“İnsanların öldüğü yerde insanlığın dirilişine şahit oldum”
Bütün ülke bizi sahiplendi, bize değer verdiler hiçbir ayrım yapmadan. Bu beni çok duygulandırdı ve etkiledi. Ben hayatım boyunca bunu unutamam. Tabii bu süreçte kendi Kendimizi de sorguladık. Mesela ben dedim acaba bir Mustafa hoca olabilir miyim. O da böyle bir şeyler yaşasa Adıyaman’a gelse ben onun bana yaptığını yapabilir miyim diye. Bence bu konuda herkes kendisini yoklaması, hesaba çekmesi lazım. İnsan sahip olduklarının değerini kaybedince anlıyor.
“Kendi ihtiyacı varken evini bize verdi”
Takdire şayan bir durum, belki de binlerce insanın içerisinde. Herkesin bu rahatlığını, konforunu bir başkasıyla paylaşması kolay değil. Bunu herkes yapamaz. İnsanın mahremiyeti sayılabilecek ve ihtiyacı da olduğu halde evini hiç tanımadığı bir aile ile paylaşmak her yiğidin harcı değil. Bu sıra dışı bir fedakarlık.
“Gözyaşlarımızı tutamadık”
Ev bize teslim edildikten sonra mutfağa girdiğimizde masanın üzerinde bir zarf, üzerinde de Mustafa hocanın telefon numarası yazılıydı. Zarfın içerisinde de bir miktar para vardı. Tabii bunu görünce aile olarak gözyaşlarımızı tutamadık. Kendimizi sorguladık ister istemez acaba biz aynı durumda olsaydık bunu yapabilir miydik diye.
Herkes onlar kadar şanslı değildi ama hayat da bir şekilde devam ediyor. Köylü ailesi devlet tarafından evlerinin tadilatının yapılmasıyla bayram sonrası ilçeden ayrıldı.
Eminim ki asrın felaketinin yaralarını sarma adına fedakarlık yapan ismini bilmediğimiz daha nice kahramanlar vardır. Bu yazımız Mustafa Demirel’in şahsında onlara ithaf olunur.
Selam ve dua ile
Yazıların bilimsel ve hukuki sorumluluğu yazarlara aittir.