“O GECE BİR ŞEYİ UNUTTULAR”

15 temmuz darbe ve işgal girişimi fetö   mensuplarının orduya,  kolluk kuvvetlerine,  yargıya ve bakanlıklarla  da dahil olmak üzere çok sayıda  devlet  kurumuna, onlarca yıl boyunca ince hesaplı ve geniş çaplı bir biçimde sızmaları, son aşaması 15 temmuz 2016 tarihinde gerçekleştirdi.

 

15 temmuz, inancını, hürriyetini, vatanını, istiklal ve istikbalini her şeyin üstünde tutan aziz milletimizin, fetö’nün hain darbe teşebbüsüne karşı verdiği destansı mücadelenin unutulmaz tarihidir. Geçmişten günümüze nice zorlukları inancı ve direnciyle aşan milletimiz, 15 temmuz gecesi de ülkesine ve iradesine kasteden, geleceğini ve ufkunu karartmak isteyen bu ihanet şebekesinin darbe girişimini Allah’ın yardımıyla bütün dünyaya örnek olacak şanlı bir direnişle bertaraf etmiştir.

 

Türk tarihi milletimizin bütün dünyaya karşı onurunu, namusunu ve bağımsızlığını kanının en son damlasına kadar nasıl koruduğunu gösteren emsalsiz destanlarla doludur.

 

Vatan topraklarımıza göz diken ve işgale kalkışan yedi düvele, bu toprakların sahipsiz olmadığını her zaman gösteren aziz milletimiz, 15 temmuz 2016 tarihindeki karanlık gecede, güvenlik güçlerimiz ve necip milletimiz, darbecilere karşı onurlu ve güçlü duruş sergileyerek, milli iradenin tecelligahı olan Türkiye Büyük Millet Meclisimize, demokrasimize ve devletimize sahip çıkmışlardır. Tehditler ve bombalama şeklinde sergilenen şiddet, Türk milletinin çelikten iradesini kıramamış ve darbe girişimi başarısızlığa uğratılmıştır.

 

O gece hainlerin unuttukları bir şey daha vardı. Tankları yürütünce, uçakları uçurunca korkup meydanları terk edeceğimizi zannettiler.

 

Ama meydanları üç beş çapulcuya bırakmayan kahraman Ömer Halisdemir’i  unuttular.

Yurdagül teyzenin gözünün bebeği ahi köyümüzün muhtarı Ali Anar’ı unuttular

Recep amcanın kahramanı Lokman Biçinci’yi unuttular.

Dilek ablanın hayat arkadaşı Hasan Yılmaz’ı unuttular

İsmail amcanın biricik evladı Emrah Sapa’yı unuttular.

Türkan annenin eşi Ümit Güder’i unuttular.

Büşra ablanın kardeşi Samet Cantürk’ü unuttular.

Güldane ablanın eşi Yasin Yılmaz’ı unuttular.

Nihat abinin ciğer paresi Ömer Takdemir’i  unuttular.

Sevgi ablanın eşi Ali İhsan Lezgi’yi unuttular.

Ve canını ve malını hiçe sayan milyonları kahraman türk evlatlarını unutmuşlardı.

 

Atalarımızın canını ve malını ortaya koyarak bize emanet ettiği bu toprakları ilelebet her ne pahasına olursa olsun muhafaza etmek korumak bizim asli vazifemizdir.

 

15 temmuz gecesi yapılan hain darbe işgal girişimi  milletimize, birlik ve beraberliğimize, milli irademize, şanlı ordumuza, demokrasimize, cumhuriyetimize ve aydınlık yarınlarımıza karşı yapılmıştır. İstiklal marşımızda ifade edildiği gibi, “yurdumuzun üzerinde tüten en son ocak sönmeden” kimsenin bu bayrağı indirmeye, bu milleti esir etmeye, bu vatanı işgal etmeye gücü yetmez.

 

Ecdadımız yüreği, bileği, kanı ve canı pahasına emanet ettiği bu vatanı biz de 15 temmuz’da, aynı bedeli ödeyerek ülkemizi gelecek nesillere bırakma konusunda ne kadar kararlı olduğumuzu tüm dünyaya bir kez daha gösterdik.

 

Bize düşen en büyük görev; devletimize, milletimize bayrağımıza ve kutsal vatan toprağımıza sahip çıkmaktır. Çünkü bu vatan bizlere Sultan Alparslan’dan, Süleymanşah’tan, Ertuğrul Gazi’den, Fatih Sultan Mehmet’ten, Gazi Mustafa Kemal’den bizlere mirastır. Çünkü bu topraklar bayrağımıza rengini veren yüz binlerce şehidimizin kanıyla sulanmıştır. Çünkü bu topraklar için yüz binlerce gazimiz kolunu, bacağını feda etmiştir. Çünkü bu topraklarda Hacı Bayram Veli, Hacı Bektaşı Veli, Akşemsettin, Yunus Emre, Mevlanâ ve daha nice erenler yatmaktadır. Çünkü bu topraklar Asım’ın nesline emanettir.

 

Bu vatan toprağı bu kadar kutsalken 15 temmuz gecesi ülkemiz ve aziz milletimiz, sırtından vurulmuştur. En son Anadolu’nun işgalinde yaşadığımız vahşeti ve caniliği o gece ‘ateş serbest, ezin, taviz yok, sakın tereddüt etmeyin vurun’  sözleriyle evlatlarımızın şehit edildiği, yaralandığı 15 temmuz gecesinde yaşadık. O gece bir tarafta milletin tankını millete doğrultan hainler, diğer tarafta da tankları durduran aziz milletimiz vardı. O gece bir tarafta ruhunu ve vatanını 1 dolara satan alçaklar, diğer tarafta ise ‘canı, cananı, bütün varımı alsın da Hüda, etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda’ diye haykıran vatan âşıkları vardı. Bir tarafta çıkarları için ölüm kusanlar, diğer tarafta istiklali ve istikbali uğruna şahadet için ölüme koşanlar vardı.

 

15 temmuz gecesi ne kadar şer bir gece olarak başladıysa, 16 temmuz sabahı da o kadar hayırlı bir gün olarak ülkemizin üzerine doğmuştur. Dilimizde ikbalden mutluluğa, nimetten kudrete, büyüklükten servete kadar pek çok anlamı içinde barındıran devletin gerçek sahibinin millet olduğu 15 temmuz’da tescil edilmiştir. O gece “halkın üzerinde ben bir güç tanımadım” diyen cumhurbaşkanımız sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın milletini, ülkesini, vatanını seven herkesi meydanlara çıkmaya, devletini ve demokrasiyi sahiplenme çağrısı üzerine dilinde tekbir, göğsünde iman, elinde bayrağımızla meydanlara inen aziz milletimiz sayesinde hain kalkışma bertaraf edilmiştir.

 

15 temmuzun 8. Yılında gazilerimizin ve şehit yakınlarımızın çözülemeyen sorunlarının en kısa zamanda çözülmesini temenni ediyorum.

 

Çocuklar rahat olun.

Destanın şanlı oğlu Oğuz bizim,
çaldıranı toz eden Yavuz bizim,
yürüdük tankların tam üzerine,
çocuklar rahat olun, temmuz bizim.

Vatan elden gidiyor : “sokağa çıkın”
cesaret devini göğsüne takın,
şu koşan nineye, dedeye bakın,
çocuklar rahat olun, temmuz bizim.

Köprüler tutulmuş maşa ellerce,
insanlar sokağa aktılar sellerce,
türküler söylenir kalır yıllarca,
çocuklar rahat olun, temmuz bizim.

Şanlı bayrak elde gider hainin üstüne,
ya kuzgun leşe der, ya devlet başa,
millet bir oldukça yok telaşa,
çocuklar rahat olun temmuz bizim,

Çocuklar rahat olun bu vatan bizim.

 

Bu duygu ve düşüncelerle 15 temmuz gecesi, istiklal ve istikbaline sahip çıkmak için büyük bir inanç ve azimle mücadele eden herkese şükranlarımı sunuyorum.

 

Her zaman yanımızda olan kıymetli ağabeyimiz kaymakamımız sayın Abdullah Selim Parlar’a, göreve geldiği ilk günden beri bizlerden desteğini esirgemeyen mazbatayı aldığı gün ilk resmi programında  şehit aileleri ve gaziler ile buluşan belediye başkanımız sayın Selim Çırpanoğlun’a,

Başkan yardımcılarımıza birim müdürlerimize, programın hazırlanmasında emeği geçen başta Kültür Müdürümüz Dilşat Hanım’a ve  herkese derneğimiz ve şahsım adına şükranlarımı sunuyorum.

 

Kahraman milletimizin 15 temmuz demokrasi ve milli birlik gününü kutladığımız bugün vesilesiyle; istiklali ve istikbali için canı pahasına ülkesini savunan 15 temmuz şehitlerimizi ve tarih boyunca aynı mukaddes değerler uğruna canlarını feda eden aziz şehitlerimizi rahmetle yâd ediyor, tüm gazilerimize şükranlarımı sunuyorum.”

Yüce Mevla milletimizi her türlü fitne, tefrika, kötülük, nifak ve ihanetten korusun ve ilelebet payidar eylesin.

Saygılarımla

 

Yazıların bilimsel ve hukuki sorumluluğu yazarlara aittir. 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir