BİR DÖNEMİN GİZLİ TANIĞI HASAN BEYSÜLEN (2)
İlk bölümünü bir süre önce paylaştığım ve büyük ilgi gören söyleşimizin 2. Bölümünü sizlerle paylaşıyorum.
Hasan Beysülen’in hikâyesi, yalnızca bir belediyecinin değil; bir dönemin, bir dostluğun, bir vefanın hikâyesidir. Kahramankazan’ın taşlarına, yollarına, sokaklarına sinmiş bir emeğin, sessizce hatırlanmayı bekleyen bir hayatın öyküsüdür bu.
Bir ömürlük hizmetin sessiz tanığı Hasan Beysülen’in hikayesine kaldığımız yerden devam edelim.
İlk ayrılık
1984 seçimlerinde Remzi Çırpan ve Ali Nihat Erol aday olmak istedi. Ben Ali Nihat’ı destekledim. Bunun üzerine Remzi abi bana darıldı. Oysa benim niyetim başkaydı. O zamanlar Remzi abinin seçimi kazanması çok mümkün görünmüyordu. Benim kendisinin harcanmasına gönlüm razı olmadı. Çünkü o dönem en güçlü aday Ahmet Öztürk idi arkasında Anavatan Partisi rüzgarı vardı. 1989 seçimlerini beklemesini söyledim. Olaylar benim öngördüğüm şekilde gerçekleşti.
Sayaç okumaya gönderilir
1984 seçimlerini takip eden aylarda Belediye Başkanı Ahmet Öztürk’le anlaşmazlığa düşer. Öztürk kendisini sayaç okuma memurluğuna görevlendirir ancak Beysülen bunu kabul etmeyerek belediyedeki görevinden istifa eder.
Belediyeden ayrıldıktan 1989 seçimlerine kadar bir süre ticaretle uğraşır. Daha sonra o yıllarda yeni kurulmuş olan Lalahan Belediyesinde koordinatör olarak çalışmaya başlar. Remzi Çırpan’ın 1989 seçimlerini kazanmasıyla Lalahan’daki 3 buçuk yıllık görevi son bulur.
Remzi çırpan 1989 seçimlerinde Sosyal Demokrat Halkçı Partiden aday olur ve seçimleri kazanır. (Siyasi yasaklardan dolayı CHP ismi kullanılamamaktadır.) Rakipleri Anavatan Partisinden mevcut Belediye Başkanı Ahmet Öztürk, Doğru Yol Partisinden Yılmaz Gülsün’dür.
Gelmezsen pazartesi istifa ederim
Seçimlerin ardından Remzi Çırpan danışma kurulunu toplar. Beysülen’i de çağırır. Toplantıda Beysülen’in Lalahan’ı bırakıp Kazan’a gelmesini ister ve bu konuda ısrarcıdır da. Ancak Beysülen belediyede bazı kimselerin kendisini istemediğinin farkındadır ve teklifi geri çevirir. Bunun üzerine Remzi Çırpan da herkesin huzurunda “Pazartesi buraya gelmezsen ben de başkanlıktan istifa ederim. Bu söylediklerimde de çok ciddiyim Ben 70 yaşından sonra artık bu sıkıntıları çekemem” diyerek son noktayı koyar ve Beysülen geri döner. İşte o anda aralarındaki bağın ne kadar derin olduğunu herkes görmüş oldu.
Yeniden yuvaya dönen Hasan Beysülen 1994 yılına kadar belediyede Koordinatör olarak görev yaptı. Remzi Çırpan’ın hastalanması nedeniyle başkanlığın son bir buçuk yılında belediye işlerinin tamamını vekaleten kendisi yürüttü.
Babacan bir insandı
Remzi Abi, Hasan’ın görmediği hiçbir yazıya imza atmam diyecek kadar bana güvenirdi. Muhterem bir insandı. Kazan’ın sanayileşmesine de önem veriyordu risk alarak Efes Pilsen bira fabrikasının Kazan’da kurulmasına öncülük etti. Fabrika sayesinde Efes Meslek Lisesi açıldı.
Aralarındaki güven bir başkan-çalışan ilişkisinden öteydi; dostluk, kardeşlik gibiydi.
Ailenin büyük evladı gibiydim
Remzi Çırpan’ın en büyük şansı Ümmühan Hanım gibi bir eşe, Hasan Beysülen gibi bir çalışana, bir dosta sahip olmasıdır. Ben Çırpanoğlu ailesinin büyük evladı gibiydim. Belediyecilik zor bir olay. Onun mahkemeye çıkmaması, halkın içinde rahat bir şekilde dolaşmasında bizim de büyük katkımız olmuştur.
Ölenlere rahmet, kalanlara sağlık
Siyasetle uğraşınca çevremiz de genişledi. Remzi abi Adalet Partisi’nden geldiği için ve il genel meclis üyeliği de yaptığı için Ankara genelinde onun birçok dostu vardı siyasette. Ben de onun vasıtasıyla bu kişilerle samimi oldum. Kazan’da da çok ahbabım, dostum oldu. Bunlardan birisi de Rıfat Oğuz idi. Rıfat Oğuz çok samimi güzel esprileri ile lafını hiç esirgemeden doğru konuşan bir insandı. Kendisiyle çok büyük dostluğumuz vardı. O bana sık sık komünist ne yapıyorsun diye takılırdı. Ben de Faşo Ağam geçinip gidiyoruz işte derdim. Beraber çok vakit geçirmişliğimiz vardır. Evinde yangın çıkmıştı tabii evi zarar gördü, duvarların bazılarının yeniden yapılması gerekiyordu. Geçmiş olsun ziyaretine gittiğimde sıva kumuna ihtiyacı olduğunu öğrendim. Hemen talimat verdim, Rıfat Oğuz’un evine 3 kamyon kum ve çimento gönderin dedim. hemen geldi bu onu çok duygulandırmıştı. Zaman zaman bu konuyu açar memnuniyetini dile getirirdi. Allah rahmet eylesin yaşı benden büyük olsa da iyi bir dostumdu.
Sonra İpek Ertürk vardı. Muhtarlık yaptı. Deli dolu, çok heyecanlı birisiydi. Sporu severdi. Beraber çok maçlara gitmişliğimiz vardır. İyi bir insandı, Allah rahmet etsin.
Sonra Hüseyin Bozalan vardı, Rıfat Yılmaz vardı. Biz belediye teşkilatını kurduğumuzda Örencik köyünün muhtarıydı. Bunlar iyi dostlarımdı. Daha çok isim var ama burada şimdi onları saymakla, anlatmakla bitiremeyiz. Aramızdan ayrılanlara rahmet, kalanlara sağlık diliyorum.
1994’te CHP’den aday oldu
Ben 1994 seçimlerinde CHP’den aday oldum. Sosyal Demokrat Halkçı Parti’den Mehmet Dülger, Demokratik Sol Partiden Ali Sonyürek Doğruyol Partisinden Feyzullah Yorulmaz, Saadet Partisinden Şakir Özçubuk, MHP’den Yusuf Fidantek Anavatan Partisinden Seyfettin Aslan
Ne Aleviliğim, ne Kürtlüğüm kaldı
Seçimi kaybedeceğimi biliyordum ama biraz da inat ettiğim için aday oldum. Kazanlı olmayan birinin de burada aday olabileceğini göstermek, o yolu açmak için aday oldum. O dönem bana karşı yapılan çeşitli provokasyonlara rağmen yine de iyi oy aldım. Çünkü PKK’nın en hızlı olduğu dönemdi, birçok cinayetler işleniyor, karakollar basılıyordu. Bir sabah kalktık ne kadar duvar varsa hepsine yaşasın PKK, yaşasın Apo, bijii Kürdistan gibi sloganlar yazmışlardı. Ama insanlar ona inanmadı. Yahu demişler seçime girmiş adam böyle yapar mı? Bu tamamen provokasyon buna rağmen bizim ne aleviliğimiz kaldı, ne Kürtlüğümüz kaldı, ne solculuğumuz komünistliğimiz kaldı. Her şeyi kullanmalarına rağmen 700 dolayında oy aldım. Benden silinen 130 oy da hariç. Solun birincisi ben, sağın birincisi de Seyfettin oldu.
Beysülen 1999 seçimlerinde CHP’den aday olduysa da umduğunu bulamadı. Bu tarihten sonra aktif siyasetten çekildi. Bir süre sigorta acenteliği yaptı. Şimdilerde sessiz ve sakin bir hayat sürüyor.
1963 yılında Hadice Hanımla hayatını birleştiren Hasan Beysülen’in bu evlilikten 3 çocuk 5 torunu oldu.
En büyük sorunu mikro milliyetçilik
Bana göre Kazan’ın en büyük sorunu mikro milliyetçilik. Burada önemli olan Kazanlı olmasından çok Kazan’a hizmet etmesidir. Nereli olursa olsun. Kazan’a elektriği ilk defa getirdiğimiz zaman trafo Aydın Köyündeydi, Arıza yaptığında gece gündüz demeden onlarca defa onun başında bekledim.
Birazcık ahde vefa bekliyorum
Yıllar geçti, dönemler değişti. Hasan Beysülen artık siyasetten uzak, sakin bir yaşam sürüyor. Ama içinde hâlâ küçük bir sızı var.
Ben gerçek bir belediyeciyim ve Kazan’a kendi evimden çok hizmet ettim. İsmimin ilçede bir cadde sokağa verilmesi beni onure ederdi. Bu konuda ben de bir girişimde bulunmadım, üstüne düşmedim. İnsanların bunu kendilerinin düşünmesi lazım. Ahde vefa insanın içinde olması lazım. Cadde sokaklardaki bazı isimlere baktığımda bu ilçede içki içip kumar oynamaktan başka iş yapmamış insanların isimleri var. Bundan utanıyorum, üzülüyorum. Kazan’a hiç gelmemiş, bir faydası olmamış adamların isimleri var. Bunu başkan Bey’e de söyledim. Kazan’ın levhalarının elden geçirilmesi lazım diye.
Onun var benim yok
Bir başka kırgınlık ise şu sözlerle dökülüyor ağzından:
Ali Nihat Erol 1982’den sonra 1,5 yıl belediye başkanlığı yapmış, ben 6 ay. Ama belediyedeki başkanlar köşesinde onun resmi var benim yok. fotoğrafının altında belediye başkanlığı yaptığı yıllar olarak 1980-1984 yazılmış bu doğru değil. Burada bir yanlışlık ve haksızlık var ve ben Selim Bey’in bunu düşünmesini isterdim. İstedim mi? Hayır. Ama bu kadar emeğin bir fotoğrafla hatırlanması kötü olmazdı.”
Ben Kazanspor’un kurucusuyum, onun ayakta kalması için de çok emek verdim. Ama yıllarca kulübün kongrelerine beni davet etmediler. Mikro milliyetçilikten kastım bu.
Kazanspor 1981’de değil, 1974 yılında kuruldu
Kazan’ın tarihine yalnızca siyasetle değil, spora olan katkısıyla da kazınmış bir isim Hasan Beysülen.
Kazanspor Atatürk’ün Ankara’ya geliş tarihi olan 27 Aralık’ta, 1974 tarihinde Hasan Beysülen, Hasan Sarıkaya, Şinasi Kaya, Ali Sonyürek, Hüseyin Bozalan, İpek Ertürk, Faruk Öztürk ve İsmail Hakkı Korkmaz tarafından kurulmuştur.
Bu işte bir anormallik var
Kazanspor ambleminin rengi kırmızı beyaz ve mavidir, kurucu Başkan da bendeniz Hasan Beysülen’dir. Burada 1981’de Dernekler Kanunu’nda şöyle bir madde getirildi. Dediler ki devlet memuru olanlar derneklerin kuruluşunda yer alamazlar, üye de olamazlar. Öyle olunca biz yeniden Kazanspor’u Tekin Yılmaz başkanlığında kendimiz dışarı çıkarak tespit ettik, yeni bir tüzük kurduk. Bu tüzüğü Hacı Mahmut Ayhan vasıtasıyla emniyete göndererek tasdik ettirdik.
Hakkımızın iadesini istiyoruz
Bunu Selim Başkanımızdan hakkımızı bize iade etmesini talep ediyoruz. Kurucu biz isek bu hakkın bize verilmesinde hiçbir sakınca yoktur. Ben Kazanspor’un kurucusu olarak, bir Kazanlı olarak bundan şeref duydum. Bunu hiçbir zaman kimsenin göz ardı etmesini de istemem onun için bunun yeniden düzenlenmesini istiyoruz. Ben kulübün kurucusuyum ama kulübe üye değilim. Yusuf Fidantek 5 sene başkanlık yapmış kulüp üyesi değil. Yani böyle bir anormallik var. Bu anormalliğin düzeltilmesini istiyorum.
Amatör Kümeye de ben aldırdım
Ayrıca Kazanspor’u amatör kümeye aldıran da benim. Kazanspor dışında hiçbir kasaba takımı Amatör Küme’de yer almazken, Yenikent ile beraber Ankara’da ilk defa Amatör Kümeye alınmıştır o da bu garibana nasip olmuştur.
Sabah ilk işim Remzi Abinin mezarına gittim
Seçim sonuçlarını evden takip ettim. Tabi çok mutlu olduk hepimiz. 35 yıl sonra dededen toruna devam eden bir başarı var. Sabah ilk iş olarak Remzi Abinin mezarına gittim. Bir Fatiha okuduktan sonra “Sevgili başkanım, Remzi baba senin bıraktığın koltuğu bugün senin torununa devrettik, ruhun şadolsun” dedim. Öğleden sonra da Selim Bey’i tebrik edip evime gittim. Büyük başarı elde ettik ama bu başarı bana değil katkı veren herkese ait. Başarıya giden yolun taşların döşenmesinde önemli görev üstlendim. Ama ben burada kendimi ön plana çıkaramam. 2019 seçimlerinde benim Selim Bey’in 1. sıradan meclis üyesi olmasındaki ısrarımın sebebi onun sonraki döneme hazırlanmasını sağlamaktı, bunda da başarılı olduk
Tek bir hayalim kaldı
Herkesin bir hayali var. Benimki de geçmişte Selim’in belediye başkanı olmasıydı. Şimdi çıtayı yükselttim hayalim onun büyükşehir belediye başkanı olması. Belediyede büyük sıkıntılarla mücadele ettiğini biliyorum. Bunları zamanla aşacaktır genç adam, akıllı, mütevazi. Büyükşehirin de desteğiyle Kahramankazan tarihinin en büyük asfalt çalışmasını başlattı. Kırsal mahallelere kadar. İyi gidiyor şimdilik. Zamanla daha da iyi olacağına inanıyorum.
Dedesinin sağ kolu, yol arkadaşına torununu sormamak olmazdı
Bir defa ben Selim’in dürüstlüğüne inanıyorum. Selim Bey’e sıçrayacak bir leke sadece kendisine değil ailesine, Remzi Başkan’a Satıkadın’a sıçrar. Dolayısıyla o da böyle bir şeye müsaade etmez. Yeni yetişen gençlerdendi ve Kazan’da herkes onu tanımıyordu ama dedesi Remzi Çırpan ona referans oldu ve bu yetti. O da dedesinin mirasına sahip çıkacaktır.
Tabi Selim Bey’in en büyük şanssızlığı ciddi bir borç yükü devralması, sonra AK Parti hükümetinin SGK borçlarını hemen tahsil etmek istemesi ve belediyelerin nedeyse bir çivi çakmasına izin vermeyen tasarruf tedbirleri vesaire.
İyi bir 2. adama ihtiyacı var
Bana göre Selim Başkan’ın iyi bir ikinci adama ihtiyacı var. Gerekirse ona sormadan iş yapabilecek. Çünkü bütün yük kendi omuzlarında. Sorumluluk alacak insanlara ihtiyacı var. Onun gözü, kulağı, aldığı nefesi olacak birine şiddetle ihtiyacı var. Selim biraz yalnız kalıyor burada. Bir de şunu açıkça söyleyeyim. Belediye meclis üyeleri belediyeye çok sık geliyor. Meclis üyelerinin belediyeden uzak durması lazım. Bir konu varsa memurla müdürle değil doğrudan başkanla görüşecek. Bunlar hep tecrübe.
Hasan Beysülen ile yaptığım bu uzun söyleşiyle, Kahramankazan’ın 1970’lerden günümüze uzanan siyasi, sosyal ve ekonomik hafızasını gözler önüne sermeye çalıştım.
Şimdilik söyleşiden aktaracaklarım bu kadar. Tamamını ileriki bir zamanda paylaşmak üzere.
Bu görev belediyeye düşüyor
Yerel tarihe ışık tutacak bu tür röportajların yapılması bir tercihten çok bir gerekliliktir. Bu nedenle belediye öncülüğünde bu tür çalışmaların bir proje dahilinde yapılması gerektiğine inanıyorum.
Kahramankazan’ın siyasi tarihini gün yüzüne çıkarmak görevi yine belediyeye düşüyor. Gerekirse bu iş için bütçe ayırıp kapsamlı ve derinlikli bir çalışma yapmalı. Ancak burada en büyük handikap bu konulara ilgi duyan ve eli kalem tutan insanımızın az olması. Bu sorunu aşmak için de az sayıda da olsa Kahramankazanlı akademisyenlerden yardım alınabilir.
Selam ve dua ile